Erol Malçok ile Söyleşi; “Korona sonrası insanların bizi bu hale getiren ‘normal’lerine dönmemesi için bir ekopolitik hat oluşturmalıyız.”

0

Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazetesi “Türkiye’de Koronavirüs Öncesi ve Sonrası Ekoloji Hareketleri” başlığını taşıyan söyleşileri ekoloji aktivisti Erol Malçok ile devam ediyor;

“Ekoloji hareketi insanlara korona ile iklim krizi arasındaki bağı gösterebilir ve yeni tip virüslerin de kapıda olduğunu anlatabilirse bu kriz bir fırsata çevrilebilir.”

Söyleşi: Muzaffer Asma / 7 Temmuz 2020 / Yeşil Direniş – Ekoloji ve Yaşam Gazetesi

Yeşil/ Ekoloji hareketinin tarihsel birikimi hakkındaki görüşlerinizi merak ediyoruz? Böyle bir birikimden söz edebilir miyiz?

Bir ekoloji hareketi birikiminden rahatlıkla bahsedebiliriz. Bunun fikirsel temellerini ütopyacı filozof Charles Fourier’e kadar götürebiliriz. 1700 lerin sonları yani. Eylemsel anlamda her kıtada bir deneyim oluştuğunu gözleyebiliyoruz. Hindistan’da Chipko kadınları, Kuzey ve Güney Amerika’da yerli direnişleri. Özellikle de son dönemde petrol boru hatlarına karşı. Avrupa’da ZAD, Hambach Ormanı, Yokoluş İsyanı, Fidays For Future (Gelecek İçin Cumalar) gibi hareketler. Türkiye’de birçok maden, HES, termik ve nükleer santral direnişleri. Afrika’da yerkürenin kuzeyine karşı gelişen ekolojik öfke.

Koronovirüs salgını ekoloji hareketinin dönüşümü ve gelişimi bakımından olumlu ya da olumsuz bir rol oynamakta mıdır/oynar mı? Salgın hareketin güçlenmesi için yeni olanaklar doğurdu ise bunlar nelerdir? İçinde bulunduğumuz koşulların avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Koronavirüs doğanın iyileşmesi konusunda kısmi bir etki sağlarken karbon emisyonu azaldığı için ekoloji hareketinin gelişiminde olumlu bir etki sağladı diyemeyiz. Biraraya gelmek zorlaştığı için birçok ülke fırsatçılık yapıp bu süreçte dolu dizgin doğa talanı projelerine devam ettiler. Ancak ekoloji hareketi insanlara korona ile iklim krizi arasındaki bağı gösterebilir ve yeni tip virüslerin de kapıda olduğunu anlatabilirse bu kriz bir fırsata çevrilebilir. Kspitalist eklnomik işleyişin insana, fauna ve floraya ne kadar zarar verdiğini ortaya koymak için de çok veri oluştu aslında bunu da kullanmak lazım.

Küresel ekolojik kriz Türkiye’ye ne şekilde yansımakta? Bugün ülkenin en önemli ekoloji sorunları -öncelik sıralamasına göre- nelerdir? 

Türkiye ekolojik krizin etkilerini yaşıyor ancak Hindistan, Çin, Afrika, Meksika’daki gibi büyük etkilenmeler henüz görülmediği için tehlikenin yakınlığı anlaşılamıyor toplum nezdinde. En büyük sorunların altın madenleri ve nükleer santrallar olduğunu düşünüyorum. Tabii dünya kadar sorun var saymakla bitmez. Neden nükleer? Çünkü nükleer santral doğada on bin yıl sorun olmaya devam ediyor. Sonradan santralı istemeseniz bile yapabileceğiniz bir şey yok. Fukişima örneğini görüyoruz. Japonya ne yapsa durduramıyor nükleer etkiyi. Altın madenine gelince siyanür inanılmaz bir boyutta hem suyu hem toprağı hem de havayı kirletiyor.

Ekoloji hareketinin bundan sonra nasıl bir yönelimi olacaktır/olmalıdır? Ne yapmalıyız? Ne yapmamalıyız?

Sanırım hareket öncelikle pandemide hızla hayata geçirilmeye çalışılan doğa düşmanı projelerle meşgul olacak önümüzdeki süreçte. Korona sonrası insanların bizi bu hale getiren “normal”lerine dönmemesi için bir ekopolitik hat oluşturmalıyız. Ekonomi-ekoloji ilişkisini daha çok gündeme getirmeliyiz. Bir de hareketler tüm dünyada bir koordinasyon içerisinde hareket etmeli çünkü o kadar çok bağlı ki iklim krizinden etkilenen halkların kaderi birbirine.

Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Şunu ekleyebilirim ekoloji meselesini eksen almayan hiçbir politik hareket gelecek vaadedemez. Hiyerarşik siyaset yapan hiçbir parti ya da grup da gelecek vaadedemez. Çünkü insanın kendi sosyal yaşamındaki kurduğu ilişki biçimi doğayla kurduğu ilişkiyi de belirler. Eğer türcülük tahakkümüne karşı çıkmıyorsanız et süt yumurta endütrisi fosil yakıtlar kadar doğayı kirletmeye devam edecektir örneğin.Ve bunun temelini insanın insana kurduğu tahakkümle atarsınız. Bunun tersi de geçerlidir doğaya ve hayvanlara nadıl davranıyorsanız insanlara da öyle davranırsınız. Ne diyordu Adarno “Auswitzsch’e giden yol mezbahalardan geçer”

Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Bugüne kadar hangi yeşil/ekoloji hareketlerinin parçası oldunuz?

Kendimi naçizane ekoloji aktivisti olarak tanımlayabilirim belki. Gıda topluluğu ve ekoloji inisiyatifinde elimden geldiğince yer almaya çalışıyorum. Bireysel olarak da vegan yaşıyorum. Daha önceleri Bianet, Bir Gün Gazetesi, Cumhuriyet, Radikal İki, Gaia Dergi, İnsancıl, Evrensel Kültür dergilerinde yazılarım yayınlandı. Şimdilerde ağarlıklı olarak Gazete Duvar’a ekoloji politik ve edebiyat eleştirisi içerikli yazılar yazıyorum. Doğu Batı Dergisinin kadımda çıkacak olan iklim krizi konulu sayısı için editörlük görevini üstlendim. Elimden geldiğince de yurtiçi ve dışında ekoloji sunumları veya forumları yapıyorum.

Share.

About Author

Leave A Reply