Ali Tatlı ile Söyleşi; “Acımasız ve kuralsız bir yağmalama!”

0

Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazetesi “Türkiye’de Koronavirüs Öncesi ve Sonrası Ekoloji Hareketleri” başlığını taşıyan söyleşileri  Trabzonlu aktivist Ali Tatlı ile devam ediyor;

“Türkiye gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olması nedeniyle doğaya karşı daha acımasız ve daha kuralsız bir yapıya sahiptir. Finans kapital, enerji, yatırım malı, ara malı ve ilk madde malzeme açısından dışa bağımlılığın yüksek olması, ülke kaynaklarının daha acımasız yağmalanmasına ve uluslar arası güçlere yağmalatılmasına neden olmaktadır.”

Söyleşi: İsmail Akyıldız / 15 Ağustos 2020 / Yeşil Direniş – Ekoloji ve Yaşam Gazetesi

Yeşil/Ekoloji hareketinin tarihsel birikimi hakkındaki görüşlerinizi merak ediyoruz? Böyle bir birikimden söz edebilir miyiz? Eğer yanıtınız evet ise bugüne kadar genel bir değerlendirme yapmanız mümkün mü? 

Yeşil/Ekoloji hareketinin tarihsel birikiminden söz etmek mümkün. Bu tarihsel birikimin başlangıcı her ne kadar Bergama Köylüleri’nin direnişi gösteriliyorsa da gündem konusu olmayan ve bu direnişten önce ekoloji hareketine katkı sağlayacak bir takım hareketler olmuştur. Özellikle orman köylerinde ormanların bakım adı altında tıraşlama yöntemi ile katledilmesine köylüler tarafından verilen tepkiler Bergama hareketinin öncesine dayanır. 1986 yılında yaşanan Çernobil faciası etkilediği başta Karadeniz bölgesi olmak üzere Anadolu’nun her tarafında duyarlı insanlar tarafından sürekli gündemde tutulması ile oluşan çevre bilinci ekoloji hareketinin tarihsel birikimine büyük katkılar sağlamıştır. Orman köylülerinin tepkileri, çerbobil faciası nedeniyle oluşan toplumsal tepkiler, Bergama köylü hareketi, HES’lere karşı oluşan toplumsal muhalefet, zeytin ağaçlarının katledilemesine karşı verilen mücadeleler, başta Karadeniz yolu ve benzerlerinin oluşturduğu çevresel yıkıma karşı verilen mücadeleler, Cerattepe gibi maden aramalarına karşı oluşan toplumsal tepkiler, doğal dokuyu bozan taş ocaklarına karşı verilen mücadeleler, Ergene Nehrinin kirlenmesine karşı verilen mücadele, Akkuyu ve Gerze nükleer santrallerine karşı verilen mücadeleler, çevre kirliliği oluşturan termik santrallerine, JES ve RES’lere karşı oluşan toplumsal tepkiler, Yaylaların doğal dokusunu bozacak yol ve yapılaşmaya karşı verilen mücadeleler, hayvan hakları için oluşan toplumsal duyarlılık, Gezi Parkı direnişi ve nihayet Kazdağları’nda altın aramalarına karşı verilen mücadele gibi irili ufaklı toplumsal tepkiler, ekoloji hareketine ciddi bir tarihsel birikim oluşturmuştur.

Koronovirüs salgını ekoloji hareketinin dönüşümü ve gelişimi bakımından olumlu ya da olumsuz bir rol oynamakta mıdır/oynar mı? Salgın hareketin güçlenmesi için yeni olanaklar doğurdu ise bunlar nelerdir? İçinde bulunduğumuz koşullarin avantaj ve dezavantajları nelerdir?

İnsan-insan, İnsan-doğa ilişkilerinde yaşanan, fayda ve kar maksimizasyonu esasına dayanan günümüz kapitalist dünyasında doğanın ve insan ilişkilerindeki bozulma, tüm canlıların yaşamını tehdit edecek boyutlara gelmesi ve bunun sonuçları nedeniyle ekoloji hareketlerinin daha ileri bir evreye geçmesine yol açacaktır. Küresel salgın nedeniyle karlılığı azalan kapitalist dünya doğayı daha çok yağmalayacak ve buna tepkiler de ayni paralelde büyüyecektir. Ekoloji hareketinin büyümesinin önündeki en büyük engel toplumsal bilinç seviyesi ve örgütsüz yapıdır. Farklı çıkar ilişkileri de ekoloji temelli toplumsal örgütlenmeye engeller oluşturmaktadır. Kitle iletişim araçlarına ve devletin tüm olanaklarını çıkarları için kullanabilen egemen yapı hareketin önünde en büyük engel olduğunu günümüze kadar verilen mücadelelerde yaşayarak öğrendik. Bu nedenle çevre duyarlılığı yüksek kitlelerin bir arada mücadele vermesi için oluşan irili ufaklı örgütlenmeleri bir araya getirmek ve ortak amaca yönelik mücadele vermelerini sağlamak hayati öneme sahip bir durumdur. Farklılıklar olsa da ayni amaç için bir araya gelmek günümüz koşullarında artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Covit19 küresel salgının asıl nedeni ekolojik dengelerde oluşan bozulma olması nedeniyle dünyada ve Türkiye’de toplumsal çevre bilincinin güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Bu küresel salgının ağır faturası karşısında insanlığın çaresizliği ve buna neden olan ekosistemdeki bozulma ve olası benzeri salgınların insan yaşamını tehdit etmesi süreci çevre/ekoloji mücadelesinin önemini daha da artırarak ön plana çıkaracaktır. Küresel kapitalizmin kazancı azaldıkça emeğe, doğaya ve sosyal kazanımlara daha çok saldıracak, bu duruma tepki olarak da emekçilerin, çevrecilerin ve sosyal kazanımları kaybeden kitlelerin mücadelesi bu doğrultuda artacaktır. Bu süreci iyi takip etmek ve değerlendirmek gerekmektedir

Küresel ekolojik kriz Türkiye’ye ne şekilde yansımakta? Bugün ülkenin en önemli ekoloji sorunları -öncelik sıralamasına göre- nelerdir?

Türkiye küresel ekolojik krizin bir parçasıdır. Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olması nedeniyle doğaya karşı daha acımasız ve daha kuralsız bir yapıya sahiptir. Finans kapital, enerji, yatırım malı, ara malı ve ilk madde malzeme açısından dışa bağımlılığın yüksek olması, ülke kaynaklarının daha acımasız yağmalanmasına ve uluslar arası güçlere yağmalatılmasına neden olmaktadır. Çevre mücadelesinin yakın tarihte büyümesinin asıl nedeni, ülkenin bu yapısal sorunundan kaynaklanmaktadır. Ekosisteme yapılan şuursuz müdahale tüm canlıların yaşamını riske etmesi karşısında oluşan tepkisel tutum çevre mücadelesinin artmasına ve büyümesine neden olmuştur.

Bu gün ve gelecekte ülkemiz için en büyük sorun susuzluk olacaktır. Su sorunu tüm canlılar için yaşamsal bir öneme haizdir. Solaklı Vadisinde yakın tarihte yapılan HES’lerin yarattığı ve yaşanmaya başlanan bir sorundan söz etmek istiyorum. Doğu Karadeniz bölgesinde yapılan ve suları borulara hapseden HES projeleri su sorununun canlılar üzerindeki etkisini şimdiden göstermeye başlamıştır. Yer altı sularında yaşanan eksilme, yüksek yerlerde yüzeyden akan suların yer altına geçmesine ve bu nedenle yer üstü su kaynaklarının kurumasına yol açmaktadır. Ormanlarda ve yüksek yerlerde yaşayan canlıların su bulamamaları nedeniyle suyun yeryüzünden aktığı (en azından şimdilik) insan yerleşkelerine doğru göç ettiklerine tanıklık ediyoruz. Bölgede yaşayan insanlar; son dönemlerde başta yılanların ve diğer canlıların yerleşkelerde çok görülmesi nedeninin suyun akış yönünün değişmesine bağlamaktadır. Yöre halkı, Solaklı Vadisinde HES’lere karşı verilen mücadelenin önemini ve haklılığını yaşayarak kavramaktadır.

Çevre kirliliği su sorunundan sonra ikinci büyük sorun olarak canlı yaşamına olumsuz etkileri olacaktır. Doğanın ve su kaynaklarının kirlenmesi, yeşil alanların azalması, atmosferin kirlenmesi canlıların yaşamında önemli bir tehdit olduğu gerçeği herkes tarafından kabul edilmektedir. Bu ağır sorunlar karşısında çevre mücadelesinin önemi giderek artmaktadır.

Ekoloji hareketinin bundan sonra nasıl bir yönelimi olacaktır/olmalıdır? Ne yapmalıyız? Ne yapmamalıyız?

Ekonominin dışa bağımlılığı ve yüksek kar hırsı doğaya daha büyük tahribatların verilmesine neden olacaktır. Ekonomideki bu çarpık yapının yaratacağı ağır tahribatlar ülkenin ekolojik sorunlarını büyütecektir. Ekolojik mücadele; siyasal karar alma yetkisinin tek kişinin elinde toplanması ve ekonomide yaşanan kiriz nedeniyle daha sert ve daha ağır baskılarla karşı karşıya kalacaktır. Bu zor koşullarda mücadelenin devamı için toplumun daha örgütlü ve daha kararlı olması gerekmektedir. Ülkemizde kısa bir geçmişi de olsa oluşan çevre bilincini fırsata dönüştürüp toplumun duyarlı katmanlarını da mücadeleye katarak ekosistemi bozan tüm unsurlara karşı top yekün mücadele yapmaktan başka bir seçenek kalmamıştır. Doğada yaşayan tüm canlıların kendilerini yeniden üretebilmelerinin ve yaşamlarını sürdürmelerinin olmazsa olmazı olan top yekün mücadele çevre karşıtı güçleri dizginlemenin tek yoludur. Aksi durumda ülkemizde ve dünyada insanlık ve diğer canlılar ağır yaşamsal sorunlar yaşamaya devam edecektir.

Kendinizi kısaca tanitabilir misiniz? Bugüne kadar hangi yeşil/ekoloji hareketlerinin parçası oldunuz?

Trabzon ili Çaykara ve Of ilçelerinde bulunan Solaklı Vadisinde yapılmak istene HES’lere karşı mücadele sürecine katıldım. Muhtelif zamanlarda çeşitli çevre hareketleri içinde bulundum. Trabzon Çaykara doğumluyum.

Share.

About Author

Leave A Reply