Kaz Dağları Çadır Nöbeti’nden Elaattin Demirbaş ile Söyleşi

0

Kaz Dağları Çadır Nöbeti’nden bu hafta Elaattin Demirbaş ile söyleşi yaptık. Bize Kaz Dağları direnişinin önemini anlatırken, Almanya’dan bakıldığında nasıl görüldüğünü de iletti.

Kaz Dağları altın madenine karşı verilen mücadeleyi nereden duydunuz ve mücadeleye nasıl katıldınız?

Direnişi Evrensel’deki ve internetteki haberlerden duydum. Ve eşimle birlikte nasıl destek oluruz diye düşünüp, belirli aralıklarla da olsa direnişe katılıp destek verelim dedik. Zaten Almanya’da da bu tür mücadelelerin içinde olduğumdan, çadırımızı alıp desteğe gittik. Ve sanıyorum toplam iki aya yakın alanda kaldım.

Kaz Dağları Çadır Nöbeti’nden Elaattin Demirbaş ile Söyleşi

Kaz Dağları’nda nasıl mücadele yürütüyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?

Tabii direniş ve Kaz Dağları’nda günlük işlerin (soba yakma, su taşıma, ortalığı temizleme, maden kapısına yürüyüş) yanısıra alandaki ve günlük çalışmalara paralel olarak, gelen ziyaretçilerle ilgilenmek, mücadele azmini yukarıda tutmak için şiir okumak. İlişkide olduğum alan dışındaki arkadaşlardan maddi ve giyecek destek sağlamak. İzmir’deki katıldığım Etkinliklerde Kaz Dağlar’ındaki Direnişi anlatmak. Birde alanda var olan gerginlikleri yatıştırmak. Çevredeki forum ve panellere katılmak vesaire gibi…

Kaz Dağları direnişi sizin için ne ifade ediyor, neden önemli?

Bu Direniş benim için ülkemizde var olan haksızlıkların, baskı ve yalanın karşısında, doğamızı ve yaşam alanlarımızın savunulması anlamına geliyor. Bu ekoloji mücadelesinde halkımızın birçok kesimi bir araya gelebilir ve geliyor. Bu da toplumsal mücadeleyi yükseltmekte çok önemli. Bunun örneğini, İzmir’den başlattığımız “Efem Çukurun’dan Kaz Dağları’na Yürüyüşü”müzde gördük. Bu yürüyüş sırasında uğradığımız 20’ye yakın çevre mücadelesi veren merkezlere uğrayıp, oradakilerle dayanışmamızı gösterdik ve 12 Ekim’de Çanakkale’deki basın açıklamasına da kitlesel katıldık.

Kaz Dağları Çadır Nöbeti’nden Elaattin Demirbaş ile Söyleşi

Direniş esnasında ne tür güçlüklerle karşılaşıyorsunuz?

Tabii ki burada her şey güllük gülistanlık değil. Toplumun birçok değişik kesiminden gelen unsurların değişik görüş ve mücadele anlayışlarını birleştirmek kolay olmuyor. Günlük işlerin, olanakların kısıtlılığının getirdiği zorluklarda (tuvalet ve su sorunu, uzun bir süre elektriksiz olmak, yemek sorunu…) birlikte yaşamı zorlaştırıyor. Bir de, madencilerin ve onların işbirlikcilerinin karşı saldırı ve karalama kampanyalarını da göz önüne alınması gerek. Ayrıca Kent Konseyiyle yaşanan olumsuzluklar (bunda, komitenin çadır nöbetinden çekilmesi olumsuz olarak mücadeleyi böldü) daha da güçlenmemizi engelledi. Son zamanlarda çadır direnişini yok saymaları, onlarla ortaklaşmak için, hiçbir çabalarının olmaması da, direnişteki arkadaşların çoğunun, güvenini sarstı. Bazı çok sert zıtlaşmalara da yol açtı.

Mücadelenin geldiği aşama nedir ve bundan sonra sizce neler yapılmalı?

Mücadelenin geldiği yerde, önemli kazanımlar sağlandığı kanısındayım. Ülkemizde ve dünyada verilen mücadeleyle, güzel bir potansiyel harekete geçti. Ve Türkiye çapında var olan birçok direniş, odağının mücadelesine destek oldu. Bu mücadele hattına sahip çıkıp, ekoloji mücadelesini birleştirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Çanakkale’deki ve Ankara’daki merkezi eylemler çok önemliydi. Ne yazık ki olmadı. Ama bu çizgide kalıp, ülke çapında merkezi eylemliliklerin örgütlenmesi gerektiği kanısındayım.

Kaz Dağları Çadır Nöbeti’nden Elaattin Demirbaş ile Söyleşi

Siz uzun yıllar Almanya’da yaşadınız. Türkiye’deki ekoloji konusundaki duyarlılık ve ekoloji mücadelesi Almanya’dan bakıldığında nasıl görülüyor?

Evet, uzun yıllar Almanya’da yaşadım. Bulunduğum Stuttgart’ta da 10 yıla yakındır sürdürülen ve ana eylem olarak her pazartesi miting ve protestoların yapıldığı bir mücadelede yer aldım. Bu mücadele Stuttgart İstasyonunun (16 peronluk ve şehrin merkezinde yer alıyor) yer altına tünellere alınması projesiydi (kısa adı S21). Bu proje 13-14 Milyar Euro’luk bir proje ve sermayenin iştahını kabartıyor. İşte bu direniş de Türkiye’deki, özellikle Gezi Direnişiyle büyük dayanışma içindeydi. Ve oradan sadece bizim ülkemizdeki çevre mücadelesiyle değil, dünyadaki birçok direnişle dayanışma gösteriliyor. Almanya’daki kamuoyu Türkiye’deki gelişmeleri yakından ilgileniyorlar. Özellikle mevcut iktidarın anti-demokratik uygulamalarına tepki gösteriyorlar.

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Şunu eklemek istiyorum. Ülkemizdeki siyasi oluşumların bu mücadeleye daha fazla önem verip, merkezi görevleri kadar çaba sarf edip, destek vermeliler. Ekoloji mücadelesi içinde yer alan dostların da, bu mücadelenin sadece bir doğa (ki çoğu sevindirici olarak bunu böyle görüyor) mücadelesi olamayacağını ve politik hedeflerle bütünleşmesi için çaba içinde olmalılar diye düşünüyorum.

Paylaş.

Yazar Hakkında

Bir Yorum Bırakın