Baharı bizden çalanlara inat, Yaşasın Nevruz!

0

Kışın sonu bahar olsun, doğanın uyanışına tanıklık ettiğimiz bugün insanlığın da uyanışı olsun, doğanın yenilenişi gibi insanlık da yenilensin.. Baharı bizden çalanlara inat, her canı can bilen özümüz umudumuz olsun, umudumuz barış olsun, yürekten dilekleriniz gerçek, Nevruzunuz kutlu olsun, Newroz Piroz Be.. her canı can bilen özümüz umudumuz olsun, umudumuz barış olsun, yürekten dilekleriniz gerçek, Nevruzunuz kutlu olsun…

Bugün 21 Mart miladi, Mart’ın 9’u Rumi takvime göre, ama ne Rumi ne miladi doğanın takviminde zodyağın yılbaşısı, ilkbahar ekinoksu.. Lakin gece gündüz eşitlenmesinden, baharın kutlanmasından öte anlamı her coğrafyada, her kültürde, her inanışta.. Umudun, bir arada, tüm yeryüzünün uyanışıyla umutlanmanın adı Nevruz, Newroz, Navruz, Norvuz, Narvez, Nervis..

Adı değişirdi belki her dilde, her dilin mitlerinde, söylencelerinde ama doğanın kadim döngüsel ritminde hiç değişmezdi.. Ta ki insanlık o doğanın kadim döngüsel takvimini hiçe saydığında, yeryüzünü talan edilecek sonsuz bir kaynak gibi görüp altını üstünü rant uğruna darmaduman edene kadar..

Ebe dede hesabında zemherinin yani karakışın, elimizdeki avucumuzdakileri azalttığı zamanlarda, kıtlık ve yokluğa düşmeden yetişsin denir ya Hızır, medet umulur evliyalar, erenler, ebelerden.. Oruçlar tutulur, niyazlar edilir atlatılsın diye bu zor zamanlar..

Bu yıl karakışın soğuğunda geçinemiyoruz diyen onca insan sokaklardaydı, isyandaydı.. Kıtlığı da, yokluğu da, evine yiyecek götüremeyenlerin yoksulluğunu da yaşadık.. Bir kıyamete sürükleniyorduk ama aynı geminin içinde değildik, bizi bu kıyamete sürükleyenlerle.. Yeryüzünün hepimizin var oluşuna yetecek, kurdun, kuşun hakkı ile bölüşeceğimiz varlığı, yokluğa evrildi bir avuç muktedirin elinde..

Oysa şubatın sonu geldiğinde, cemreler beklenir olurdu, önce hava ısınsın, sonra su, ardından tüm yeryüzü toprak.. Binyıllardır işleyen doğanın bu döngüsü de işlemez oldu insanın elinde.. İklim krizi, küresel ısınma, kuraklık, sıcak hava dalgasının yarattığı söndürülemeyen yangınlar, sonra aşırı yağışlar ve seller..

Ekosistemin içinde onun sadece bir parçası olduğumuzu ve yarattığımız kapitalist sistemle yeryüzünü bir arada tutan ekosisteme karşı savaş açtığımızda, kendi yok oluşumuza da neden olacağımızı gösteriyordu doğa bize.. Doğanın takvimine göre cemreler düştü ama yeryüzü ısınmadı, ağaçlar kendi doğasına uydu çiçek açtı, ama o meyve olacak çiçekler karın altında kaldı..

İnsanlığın kurduğu tahakkümcü pardigmanın çöküşüne kurban edildiğimiz zamanlardan geçiyoruz. Ve savaşlar, salgın hastalıklar, ekonomik dayatmalar, eko yıkımlar, kültürel, ideolojik, dini hegomonyalar yeryüzündeki en güçsüzleri, yeri yurdu, işi, kimliği olmayanları yok ediyor en önce..

Gezegenin ve insanlığın geleceğinin insanın elinde olduğunu anlamamız lazım. Bu yıkım çağının sonunu yeryüzünün kadim yasaları ile onlara savaş açmış seRmaye merkezli rekabetçi ekonomi yasaları arasındaki savaş belirleyecek, eğer yeryüzünün yanında durmazsak da hep birlikte kaybedeceğiz.. Unuttuğumuz ve hatırlamamız gereken ormanlar, ağaçlar gibi birbirimize uzanan bağlarımızın olduğudur, karşılıklı dayanışmayla, yardımlaşmayla yaşama tutunduğumuz, umudun yetiştiği, birbirine ulaştığı bağlar.. Bin yıllardır Balkanlar’dan Çin’e kadar yaşatılan bugün o bağları hatırlama günüdür. Umudun, yaşama dair her şeye rağmen, özümüzde çoğalttığımız umudun günüdür. Hayırların, kutlamaların yapıldığı, ‘ağırlığım, uğurluğum dökülsün’ diyerek yeni yıla arınarak girmek için ateşlerin üzerinden atlanıldığı gündür.

Kışın sonu bahar olsun, doğanın uyanışına tanıklık ettiğimiz bugün insanlığın da uyanışı olsun, doğanın yenilenişi gibi insanlık da yenilensin.. Baharı bizden çalanlara inat, her canı can bilen özümüz umudumuz olsun, umudumuz barış olsun, yürekten dilekleriniz gerçek, Nevruzunuz kutlu olsun..

Paylaş.

Yazar Hakkında

Bir Yorum Bırakın