Kazdağlarını diğer başka yaşam alanlarını da yok eden AKP İktidarı, bu iktidarın oligarkı aynı zamanda partinin kasası Cengiz Holding eliyle yok etmeye azmetmiş durumda. Hukuk yasa tanımaz iktidarın mini devleti Cengiz de kendini Anayasadan da üstte görüyor. Hukuk mücadelesi ile bu yıkımı durdurma mücadelesi veren eko aktivistler ruhsatı iptal edilen Cengiz’in MAPEG tarafından ruhsatının yenilenmesine öfkeliler. Bu mücadeleye kendilerini vakfeden ve görüşlerine başvurduğumuz aktivistler, Kazdağlarının üstündeki canlı hayatın altındaki madenlerden daha değerli olduğunu söyleyerek Cengiz’in durdurulamaması halinde bir madene hücum furyası ile Kazdağları Ekosisteminin çökeceğini ve bundan tüm bölgenin zarar göreceğini ifade ediyorlar.
Dilaver DEMİRAĞ
Kazdağlarını mahvetmeyi kafaya koyan Cengiz Holding bürokrasi tarafından kollanıyor ayrıcalıklı muamele gören Cengiz Holding bundan dolayı kendini kanunlardan üstün görüyor. Yasal izinleri iptal edilmesine karşılık 1 milyon civarında ağaç kestiği tahmin edilen cengiz 6000 metrekare olması öngörülen maden alanı-ki kapasite genişleterek bu alanın da üzerine çıkacağı öngörülüyor-içinde 2 milyon 2.5 milyon daha ağaç keseceği tahmin ediliyor. Bu maden bölgesinin ekolojik olarak yıkımı demek Kazdağları bir ekosistem olduğu için bu yıkım tüm ekosistemi etkileyecek. Aktivistler Cengiz’e karşı hem protestolarla hem de hukuk kanalı ile karşı koymaya çalışıyor. Kazdağları mücadelesi içinde yer alan ve görüşlerine başvurduğumuz aktivistler Cengiz’e engel olunamaz ise zaten MAPEG tarafından sorumsuz bir biçimde %70’i maden araması için tahsis edilmiş bölgenin diğerlerinin de akın etmesi ile çökeceğini, bundan da başta Cengiz’in zehirli madenine çok yakın olan Bayramiç olmak üzere tüm yerleşimlerin etkileneceğini, halk sağlığının geri dönüşsüz biçimde bozulacağını, köylerin boşalacağını ifade ediyorlar.

Kısa dönemde yaşanan bu etkinin bölgenin tamamen madenciliğe tahsis edilmesi halinde-ki bu anlamda Cengiz’i bir nevi koçbaşı gibi görüyorlar gıda enflasyonunun şimdikinden çok daha yüksek olacağını, Çanakkale ve Balıkesir’in ciddi bir su sıkıntısı ile karşı karşıya kalacağını büyük oranda tarıma dayanan ekonomilerinin çöküp bölge halkının yoksullaşmasına neden olacağını belirterek adeta bir felaket tablosu çiziyorlar. Yönetenlerin büyük bir aymazlık içinde kısa vadeli yandaş sermayeye kazanç uğruna hem bölgeyi hem ülkeyi felakete atan bir siyaset izlediğini belirterek AKP’nin ekonomi politiğini eleştiriyorlar.
Aktivistler özellikle MAPEG’e çok tepkililer. MAPEG’in adeta Cengiz’in bir alt şirketi gibi çalışıp yasaların etrafından dolanarak hukuk tanımaz bir politika izlediklerini ifade ediyorlar. Görüşlerine başvurduğumuz aktivistler madenin olumsuz etkilerine dikkat çekerek Kazdağılarının altında yatan madenlerden binlerce kat değerli olduğunda ortaklaşıyorlar.

Süheyla Doğan (Kazdağları Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği)
Durum Vahim
“Cengiz Holding, Halilağa Bakır Madeni projesini 2019’da Liberty Gold’dan satın aldı. Pandemi koşullarında ÇED süreci başlattı ve bu süreçte çokça hak ihlali ve hukuksuzluk yaşandı.
Şirketin ilk ÇED Rapor için verilen ÇED Olumlu kararını iptal ettirdik, şirket durmadı, 2009/7 sayılı genelge ile yeniden ÇED Rapor hazırladı. 2. ÇED olumlu kararının iptali için de 100 civarında davacı ile dava açtık, bilirkişi raporu bizden yana gelmiş olmasına rağmen Çanakkale 1. İdare Mahkemesi 2’ye 1 oy çokluğu ile kendi atadığı bilirkişi raporuna itibar etmeyerek davayı bize kaybettirdi. Kararı temyiz ettik, ancak 6 ay geçmesine rağmen Danıştay hala bir karar vermedi. Danıştay sürecini beklemeyen şirket, alanda işe başladı. Şirkete Çanakkale Valiliği’nce hukuka aykırı olarak Gayri Sıhhi Müessese İzni ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da İşletme İzni verildi. Hukuksuz olan işletme izninin iptali için de dava açtık ve Çanakkale 2. İdare mahkemesi, işletme izninin yürütmesini durdurdu. İptal kararının beklerken, MAPEG’in yeni işletme izni verdiğini öğrendik. Şirket aralıksız bir şekilde çalışmalarına devam ediyor.
Yeni iznin de iptali için dava açacağız. Ayrıca Orman Kesin İzinleri için de açtığımız dava var. Bu davada henüz bir işlem yapılmadı, onu da bekliyoruz.
Kamu kurumları şirketin yan kuruluşu gibi çalışıyor. Kamu ve halkın yararı gözetilmiyor. Ülkemiz vahşi, sömürge madenciliğinin kuşatması altında ne yazık ki. Kazdağları’nın yüzde 79’unun madencilik ruhsatları ile kaplanmış olması ne kadar vahim bir durumda olduğumuzu gösteriyor…”

Hülya Kurt (Karıncalar Biga)
“Topraklarımızın Üzeri Altından Değerlidir”
“Ülkemizin her yanında olduğu gibi Kazdağları ve çevresi de madencilik tehdidi altında. %79’u madenciliğe ruhsatlı Kazdağılarında Cengiz Holding’e ait Truva Madencilik A.Ş. Çan’a bağlı Halilağa köyünün adıyla Halilağa Altın Bakır Maden’inin inşasına başladı.
6000 dönümünde Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararı bulunan maden sahasının 5200 dönümü ormanlık olan alanda 30 Ekimden bu yana aralıksız ağaç kesimi yapılıyor. Kesilen ağaç sayısı 1 milyonu geçti.
Üç köyün ortasında bulunan maden için mahkemenin atadığı bilirkişi heyeti burada bu madenin işletilmesinde kamu yararı yoktur yönünde rapor yazmış olmasına rağmen açılan dava kaybedildi. Danıştay’da olan hukuki süreç devam ederken bir oldubitti ile on binlerce ağacımızı kaybettik
Siyanür, sülfürik asit, kostik, kezzap gibi onlarca zehirli kimyasalın kullanıldığı Altın/Bakır Madenciliğinin bölgedeki tehditi, bu projede tarım ve hayvancılık yapılan köylerin hemen üstünde kurulacak Atık Depolama Tesisi ile de kat be kat artmaktadır.
Proje bu haliyle Çan, Bayramiç, Ezine ve Biga ilçelerimize de etkisi yıllarca sürecek bir yıkım alanı bırakacaktır.
Yıllık 5 milyon metreküp su ihtiyacı bulunan maden için Çan ve ilçemiz Biga’nın ortak tarihi Gronikos, Kocabaş çayından 19 yıllığına, maden için yapılması planlanan Halilağa 1 ve Halilağa 2 göletlerine su çekilmesi planlanması, bölgede ciddi bir susuzluk ve kuraklık tehditi ile karşı karşıya kalmamıza neden olacaktır.
Oysaki Güney Marmara’nın tarım, hayvancılık ve ticaret Merkezi Biga, aynı zamanda sanayileşmedeki öncülüğüyle de Çanakkale’nin en gözde ilçesidir.
Mera olarak kullanıma ve tarıma elverişli 57.698 hektar arazi ve ovaya sahiptir. Ancak bu verimlilik Kazdağları eteklerinde yapılmak istenen vahşi madencilik ile ilçemizdeki Kocabaş Çayı, Hoşaba ve İpkakiye Çayı olmak üzere akarsularımızı tehdit ederek yükselen Biga’mızın geleceğini de tehdit etmektedir!
İklim krizinin etkilerini hissetiğimiz son yıllarda azalan yağışlarla beraber kaybedecek bir damla suyumuza tahammülümüz kalmadı!
Bir kişinin rantı uğruna tüm geleceğimizi tehdit edecek kuraklığa neden olacak madene verecek suyumuz yok!
Çanakkale’nin “Hollanda’sı “Biga’yı da derinden etkileyecek Halilağa Bakır ve Altın Madenine karşıyız! Kazdağlarının, topraklarımızın üstü altından değerlidir!

Ferzan Aktaş (Kazdağları Kardeşliği)
Kazdağlarını Koruması Gereken Kurumlar Şirketlerle Ele Ele Vermiş Durum da
Cengiz Holding ve maden şirketinin hukuksuz, mevzuatlara ve kanunlara aykırı şekilde çalışmasına izin veren kurumlar suç işliyor. 5 yıldır mücadele eden Kazdağları köylerinde yaşayan yurttaşların bu maden projesine karşı mücadelesi sürüyor. ÇED raporlarını bilirkişilerin de görüşü doğrultusunda iptal ettirmiş olmamıza rağmen, bakanlıklar bu maden projesine tekrar tekrar onay veriyor. Yörede yaşayan onca insanın ve hayvanın, bitkinin yaşam hakkı, bir şirketin karı için yok sayılıyor. Bu devlet kimin devleti diye soruyoruz. İnanılmaz bir adaletsizlik sarmalındayız. Yaşam alanlarımız, köylerimiz, ormanlarımız, en verimli tarım arazilerimiz yok ediliyor. Kazdağları’nı koruması gereken kurumlar tam tersine şirketle elele vermiş yok etmek için uğraşıyorlar. Geri dönüşü olmayacak bir yıkım bu. Geleceğimizi nefesimizi çalıyorlar. Sadece Kazdağları değil aynı şekilde ülkenin her doğal alanı ayni yağmaya açılmış durumda. Bizler yurttaşlar olarak insanüstü bir çabayla koruma mücadelesi veriyoruz, ama kurumların maden şirketinin emrine girmişçesine karşımızda durmaları kabul etmiyoruz.

Füsun Kayra (Ekofeminist Aktivist)
Kadınlar Yaşam Kaynaklarına Saldıran Cengize Karşı Mücadeleye Öncülük Ediyor
“Kadınlar; geçim kaynaklarını, yaşam alanlarını savunmak zorunda bırakılıyor, siyasi iktidarın işbirliği içinde olduğu şirketlere karşı! Devletin kurumlarının kamu yararını hiçe sayan, ama şirketlerin rantına hizmet eden anlayışına karşı hak mücadelesi veriyor, adalet arıyor!
Kadınlar; insanca yaşama hakkı için verdiği mücadelenin yanında, doğasına, içinde yaşadığı topraklara, kullandığı suya, havaya gelecek nesillerin de içinde hakkı olduğunu bilerek sahip çıkıyor! Bir kişinin rantı uğruna feda edilmek istenen hepimizin geleceği biliyor.
Kadınlar adaletsiz, haksız ve zalim politikaların karşısında seslerini yükseltiyor. Uğradıkları şiddete boyun eğmiyor, sadece kendilerine değil, doğaya da tahakküm uygulayan bu sistemin karşısında öfkesini, haklı isyanını büyütüyor! İsyanın en önünde durmaktan çekinmiyor, korkmuyor!
Kadınlar, dağları, ormanları şirketlere peşkeş çeken iktidara karşı duruyor. Sokakları, meydanları kadınlara yasaklayan aynı iktidara karşı durdukları gibi. Yeryüzünü şirketlerin mülkü haline getirip, derin yoksulluğun ve ekolojik krizin tek kaderimiz olduğunu bize dayatanlara, doğanın efendisi değil sadece bir parçası olunacağını anlatıyor!
Çünkü yeryüzündeki zengin biyoçeşitliliğin, capcanlı bir ekosistemin sadece bir üyesiyiz, bu yaşamsal ağın küçük bir parçasıyız o kadar. Ekosistemi paramparça eden bu yıkım çağında, yeryüzüne özen gösterme sorumluluğunu gezegenin ve insanlığın refahı için almamız gerekiyor. Ve kadınlar üzerlerine düşen sorumluluğu alıyor.
Bugün Kazdağlarında, ülkenin kuzey batısındaki muazzam yaşam kaynağında, 1 milyon ağacı yok eden Cengize ve ortağı siyasi iktidara karşı kadınlar üzerlerine düşen bu sorumluluğu alıyor. 49 gündür, tehdit ve hakarete uğramayı göze alarak, canları pahasına, katledilen 5200 dönümlük ormanlık alanın içinde bu katliamı gerçekleştiren iş makinelerinin, kesimcilerin önünde duruyor.
Bir kadının peşinden mi gidilir diyen de oldu, kadın başına sen mi kurtaracaksın bu Kazdağlarını diyen de! ‘Cinsimiz cibilliyetimiz’ belli değil de dendi. ‘Kadın mı erkek mi belli değil’ de. ‘Yürü git’ evine ne işin var dağda, ormanda diyene de dediğimiz gibi, biz değil Cengiz gidecek dedik. Bu madeni sana açtırtmayacağız dedik. Tüm bu cinsiyetçi tavırlara da boyun eğmeyeceğimiz gibi. “