Savaş ekolojinin de canına okuyor – Abdullah Aysu

0
Ne konuşalım, ne yazalım? “İnsanlar ölüyor.” Daha ne diyelim? Akılların tutulduğu, sözün kifayetsiz kaldığı bir evresindeyiz dünyanın. Akıllar başa ne zaman devşirilecek?

Canlar yok oluyor. Üstelik yok oluşlar, sıralı değil… Bu fark edilmiyor, görmezden geliniyor? Önlerinde uzun bir yaşam olan, bıyığı yeni terleyen delikanlılar ölüyor. Dünyaya yaşamaya gelmişken, dünyayı tanımadan, anlamadan, çocuklar ölüyor. Her şey zamansız, apansız yok oluyor. Geride kalanlara travmalar kalıyor…

Kim yapıyor bütün bunları? Savaş demek yasak!

Savaş, ekolojinin de canına okuyor.

Geleceğin üzerinde filizleneceği, meyveye yatacağı, yaşam sunacağı tarım ortamını geri dönüşümsüz tahrip ediyor. Yok ediyor.

Savaşların tahribatı bir değil, elvan elvan!

Bir de şirketlerin açtığı savaşlar var; durdurulamıyor! Şirketlerin dört bir koldan açtığı savaşlar; ne alan, ne sınır, ne konu tanıyor. Sınır içre sortileri molasız sürüyor.

Birkaç örnek…

Biyoteknolojik tarım ve gıda ürünlerinin denetimini üstlenen Biyogüvenlik Kurulu, 703 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kaldırıldı.

Karbasan‘da yayınlanan Abdullah Aysu’nun yazısına göre; Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli Temsilcisi Sema KOPAL açıklıyor:

“Önemle belirtmek gerekir ki, Biyogüvenlik Kurulu bir GDO başvurusunu değerlendirip kabul veya ret edecek, izleme raporlarına göre iznin iptaline ilişkin karar verebilecek tek kuruldur. Ürünlerin toplanmasına, yasaklanmasına, imhasına Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yetkilidir. Kurulun ortadan kaldırılmasıyla halk sağlığı, çevre ve biyoçeşitliliğin korunması amacıyla yaptığı önemli görevler de ortadan kaldırılmış oldu.” Yani şirketler için dikensiz gül bahçesi, halk için “zehir mi, zıkkım mı istersin?” savaşında şirketler bir mevzi daha kazandı!

Tarımdaki destekleme kaldırılıyor

Tarıma yapılan destekler zaten eksikli veriliyor. Yetmiyor ödemeler bir yıl geriden yapılıyor hep. Çiftçiye bir yıl geç ödenen desteğe gecikme faizi eklenerek ödeme yapılmıyor. Ancak bu süre içerisinde bankalardan kredi alan çiftçilerin borcuna faiz uygulanıyor. Çiftçiler bu yüzden iflas ediyor. Yetmiyormuş gibi şimdi bir de, tarımda desteklerin kaldırılması için hazırlıklar yapılıyor. Bu konuda Dünya Gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım, “Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ‘Yeni Destek Stratejisi’ ile bitkisel üretimde destekleme modeli tümüyle değiştirileceğini açıkladı” diye yazdı. Bu modele göre çiftçilere verilen mazot ve gübre desteği kaldırılacakmış. Önce köylerdeki okullar kapatıldı, çiftçilerin düzenleri bozuldu. Ardından Büyükşehir Yasası ile “köyler” “mahalleye” dönüştürülerek köylülerin ortak varlıklarına el konuldu. Şimdi çiftçi destekleri kaldırılıyor. Yarın çiftçilik yapanlara “ekmek ve su yok” denirse şaşırmayın(!)

Çiftçiler borç batağında

Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık açıkladı: “Tarımsal desteklerde aradığını bulamayan çiftçi bankaların tarım kredilerine yöneliyor. BDDK verilerine göre Temmuz 2018’de 100 milyar TL’yi aşan bankaların verdiği tarım kredisi, Nisan 2019’dan bu yana 108 milyar TL’de sabitlenmiş durumda. Buna karşın takibe düşen kredi miktarı Ocak 2018’den günümüze %84, geçen yılın aynı dönemine göre %54 artış göstererek 4,7 milyar TL’ye ulaştı. Çiftçi bankaların tarım kredilerini borçlarını kapatmak için kullanıyor, üretime yansımıyor.” Durum böyle olunca çiftçiler toprağını kaybediyor. Topraklar şirketlerin eline geçiyor. Şirketler yararına süreç işlemeye devam ediyor.

BM tarafından 17 Aralık 2018’de kabul edilen köylü ve köyde yaşayan diğer insanların hakları var. Köylü haklarına saygı!

Paylaş.

Yazar Hakkında

Bir Yorum Bırakın