Hatun Esen yazdı; “Fırat zehirlenirse Dicle küser, Munzur öksüz Kalır”

1

Son birkaç yılda ülke ölçeğinde aktif olan pek çok ekolojistle karşılaşıyoruz. Dersim yangınlarına müdahale için İstanbul’dan gelen ekolojistleri memleketi Pülümür’de karşılayan Hatun Esen’i, 13 Nisan tarihinde Munzur Çevre Derneği’nden aktivistlerle birlikte İliç’te gördük. Hatun şimdi İkizdere’de! Aksilik çıkmazsa kendisini, 7-8 Mayıs’ta Büyüknohutçu anması için ülkenin pek çok bölgesinden Antalya’ya akın edecek yaşam savunucuları arasında göreceğiz! İşte Hatun’un İliç izlenimleri..

İkizdere yollarına düşmeden önce Hatun İliç izlenimlerini gazetemize gönderdi. İşte o yazının tamamı;

Erzincan – İliç’te Amerikalı maden şirketi Anagold ve ortağı Çalık Holding’in İliç’teki siyanür havuzunun kapasite artışına karşı yapılacak keşif için Ekoloji grupları olarak İstanbul’dan yollara düştük. Uzaklarda bir yerden çığlıklar yükseliyordu, bu çığlıklar börtü böceğin ve doğanın imdat bekleyen sesiydi. O sese duyarsız kalamazdık.

İlk başlarda burda yaşanacak zulmü, yıkımı ve ölümü hiç düşünmeden maden çıkarılmasının kendi köylerine bir yatırım ve iş gücü sağlayacağını düşünmüş insanlar. Fakat süreçle birlikte işin seyri değişip, modern araçların çevreyi darmadağın ettiği görülünce insanlar yanlış yaptıklarının farkına vardılar ve gelecek kuşaklar için tedirgin olmaya başladılar. Hiçbir şeyin doğadan güzel olmadığını, asıl dost ve koruyucularının doğa olduğunu anlamak ve o hedefe kilitlenmek elbette değer verilecek bir durumdu.

Fırat Havzası bir zülüm ve yıkım yaşıyordu. Asıl altın, binlerce yıllık zaman diliminde oluşan doğanın kendisiymiş, bunu hiç hesaba katmamış buranın köylüleri; “Cehenneme giden yollar iyilik taşları ile örülüymüş” meğer…

Fırat Havzası’nın bir yanı Munzur’a bir yanı Divriği ve Kemaliye’ ye dayanıyordu. Bu koca alanın böylesine bir yıkımla karşılaşılacağını düşünerek kah öfkeli, kah üzüntü ve umut ve yarın düşlerinin karmaşası içinde İliç’e doğru yol aldık. Dört mevsim yaşayarak, derin vadilerin arasından, kıvrıla kıvrıla giden bir yoldan ve uzun bir yolcuğun ardından İliç’e vardık.

Devasa siyanür havuzuyla karşılaştığımızda şaşkınlık içinde yüreğimiz burkularak seyrederken içimize tanımı zor bir sızı saplandı

Arabadan indiğimizde insanların meraklı bakışları üzerimize çevrilmişti. Her göz, her bakış sorgulayıcıydı. Hemen orada insanlarla doğanın amansız tahribatı ile ilgili konuşmak isterdik, lâkin zamanımız sınırlıydı. Ucu ucuna bir proğramımız vardı ve her dakika bizim için önemliydi. Orada zamanımızın darlığindan dolayı sohbet etme olanağı bulamadığımız için doğruca maden bölgesine yol aldık.

Devasa siyanür havuzuyla karşılaştığımızda şaşkınlık içinde yüreğimiz burkularak seyrederken içimize tanımı zor bir sızı saplandı. Azda olsa yağan bir kar ve arada güneş bize göz kırpıyordu bu arada. Doğa ve üzerinde yaşayan canlıların çektikleri zulüm bu ölü toprağa serpilmis ki uçan bir kuşa, açan bir menekşeye rastlayamadık.

“Ekoloji grupların İliç’e gitmesi, İliçlilere dokunması ve onların yanlarında olduklarını hissettirmesi, oradakiler için büyük bir moral kaynağı ve umuttur. Biz bunu, 2021 Eylül’ünde Munzur’a gelip, bölgemizde yanan ormanların sesi olmak isteyenlerden biliyoruz..”

Bu yok oluşlarları geçte olsa, onların çığlığını duyup orda olmamızı buruk bir sevinç ve kırgınlıkla karşılıyorlardı. Yapılan konuşmalarda özellikle geçmişte madenden yana olanların söyledikleri tokat gibi insanın yüzüne çarpıyordu. Maden şirketlerine inanan bu insanların arıları ölüyor, peynircilikle geçimini sağlayan insanların, maden isletmesinden kaynaklı olarak meraları kirleniyordu. Köylüler, başka yerlere yağmur yağarken, buraya çamur yağıyor, diyorlardı. Yağan çamurda da zehir mi var yoksa başka bir şey mi var, bilememenin korkusunu taşıyorlardı. Ölümcül hastalıkların kapıyı çaldığında paranın değeri olmadığının geçte olsa herkes anlamıştı.

Çalışması yapılacak başka bölgelerdeki insanlara buradaki insanların, maden şirketlerin iş vaatlerini ve yapacakları yatırım ile kalkınacaklarnın bir yalan olduğu anlatılmalı.

Verilecek mücadeleler uzundur, yorucudur sürekli sermaye sahiplerin baskılarına maruz kalınır. Bunun en iyi örneğini Sedat Cezayiroğlu’nun verdiği mücadeleden görebiliyoruz. Cezayirlioglu direnerek verdiği mücadele ile İliç’ in çığlığını bütün dünyaya duyurarak doğamızın yok olmasına karşı birleşerek ve örgütlenerek mücadele etmenin zorunlu olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Ekoloji grupların İliç’e gitmesi, İliçlilere dokunması ve onların yanlarında olduklarını hissettirmesi, oradakiler için büyük bir moral kaynağı ve umuttur. Biz bunu, 2021 Eylül’ünde Munzur’a gelip, bölgemizde yanan ormanların sesi olmak isteyenlerden biliyoruz..

İliç yıllardır, 600 metre mesafede 96 futbol sahası büyüklüğündeki bir siyanür havuzu ile yaşıyor .

Bu zehirli havuz, 620 futbol sahası kadar büyütülmek isteniyor. Orda en ufak bir sızıntı Fırat’a karışarak su boylarındaki bütün yaşamı yok edecektir. Fırat zehirlenirse Dicle küser, Munzur öksüz kalır.

Buna hep birlikte dur demeliyiz.
Arılar ölürse insanlar ölür.

———————————————–

NOT(1) Hatun Esen ile Yeşil Direniş’te yapılan kapsamlı bir söyleşi için burayı tıklayınız.

“Korona virüs insanlara doğayı hatırlatarak onları ekolojik yaşamı kurma yoluna soktuğunu düşünüyor bunun devam edecegini umut ediyorum. Ekolojik yaşamı kurmak için yapabileceğimiz şey şudur; anlatarak başaramadığımızı yaşayarak göstermek”

NOT(2) Hatun Esen’in Dersim’den yaşam savunucuları ve ekolojistlere gönderdiği mektup içim burayı tıklayınız.

“Dersim’den merhaba, sevgili yaşam savunucuları, ekoloji dostları. Bu mektubu sizlerin bize dokunup, yanımızda olduğunuzu hissettirdikten, yüreklerimizdeki umudu yeşertip diri kalmasını sağlayarak geri dönüşünüzden 2 ay 20 gün sonra kaleme alıyorum. Uzaktan da olsa tekrar bir araya gelip sohbet etmeden önce -bu kısa süre içinde- neler yaşadığımızı anlatmak ihtiyacı hissediyorum…”

Share.

About Author

1 Comment

  1. Ekolojik Bilincin Çok yaygın Olduğu Almanya Berlin’den selam ve sevgilerimle.. Ekolojik Tahribatlara fırsat vermemenin bir yolu da Ekoloji nin Okullarda Ayrı bir Ders olarak işlenmesidir

Reply To Eko Simurg Cancel Reply